Çoğu yönetici tüm yetkinin kendinde olmasını ister, tüm kaynaklar kendinde olmalı, son sözü o söylemelidir. Bazılarına göre ise yetki devri ve otonomi yöneticinin gücünü zayıflatır, otoritesini olumsuz etkiler, kontrol kaybı güç kaybı ile eş tutulur. Bu sebeple çoğu iş yerinde merkeziyetçi bir yönetim anlayışı benimsenir.
Merkeziyetçi bir yönetim bazı durumlarda şirketlere daha faydalı olmaktadır. Şirket amaç ve hedeflerinin belirlenmesi, strateji, planlama, karar alma ve uygulama süreçleri daha hızlıdır. Bürokratik iş ve süreçlerle zaman kaybedilmez faaliyetler daha etkin yürütülür.
Merkeziyetçi bir yönetim, tüm gücü ve otoriteyi kendinde toplar. Merkezden uzaklaştıkça diğer departmanların ve çalışanların sesi pek duyulmaz. İş süreçleri ile ilgili öneriler, yaşanan tartışmalar, geri bildirimler görmezden gelinir, kararlar çok hızlı alınır ve tatbik edilir. Örgüt sadece merkezin istek ve taleplerine boyun eğer, onun için çaba sarf eder.
Böyle bir durumda tüm risklerin üstesinden gelmesi gereken kişi liderdir ve tüm sorumluluk ona aittir. Lider; planlar, kararları alır ve uygulatır. Liderin otoritesine karşı gelinmez, sorgulanmaz sadece liderin sözü geçer. Bu durum çalışanlarda çekinik tavırlara ve örgütsel sessizliğe neden olur. İlerleyen süreçte liderin sorumlulukları giderek artar, tüm yetkilerin liderde toplanmasıyla liderin gücü daha da artar.
Otoriter, merkeziyetçi bir yönetim uygulayan bazı şirketler, ekonomik anlamda önemli başarılar elde etmiştir. Gücün merkezde olması kısa süreçte faydalı gibi görünse de, uzun dönemde önemli aksaklıklara ve ciddi yönetim zafiyetine neden olur.
Gücün merkezde olmasının belki de en önemli faydası, kararların hızlıca alınıp uygulanmasıdır. Tartışmalarla zaman kaybedilmemesinin ve uygulanmasının her zaman yöneticilerin istediği gibi bir sonuç doğurmayacağı açıktır. Yönetimin merkezde olduğu sistemlerde, paydaşların ve çalışanların bildirimlerinin ihmal edilmesi ve kararlarda onların görmezden gelinmesi, merkezi otoritenin önceliklerinin uygulanmasına neden olur ve zamanla şirketler sahip oldukları potansiyelin çok azını kullanmaya başlarlar. Bu durum şirketlerin başarısını olumsuz yönde etkiler.
Liderin, gücü kendinde toplayarak denetim dışında kalması, lideri istemese de zamanla kendi gücünün esiri yapar. Bu durum literatürde güç zehirlenmesi olarak adlandırılmaktadır. Katılımcı bir yönetim anlayışı, yetki devri, çalışan güçlendirme, özerklik gibi kavramlar güç zehirlenmesi olarak adlandırılan durumu önlemek için kullanılır.
Rekabet için hızın ve hızlı karar almanın önemli olduğu bir dönemdeyiz. Hızlı olabilmek birçok şirkete önemli avantajlar kazandırır. Ancak hızlı karar her zaman doğru karar değildir. Karar alma süreçlerinde paydaşların ve çalışanların görüşlerini almak, kararları tartışmaya açmak, alınacak olan kararın daha doğru olma ihtimalini arttıracaktır.
Merkeziyetçi yönetimlerde alınan genele yönelik kararlar yüksek oranda başarılı sonuçlar verse bile, daha dar alanlarda ve özel koşullarda alınan kararlar için aynı sonuçtan bahsedemeyiz. Farklı fonksiyonel birimlere ve departmanlara sahip büyük şirketlerde ilgili bölümler kendilerine özgü özelliklere ve iş yapma biçimlerine sahip olurlar. Merkeziyetçi bir yönetim çoğu zaman her birime ulaşıp onların ihtiyaçlarını ve sorunlarını anlama becerisine sahip olamaz. Kimi zamanda yöneticilerin, farklı görüşlere ve düşüncülere tahammülü yoktur. Bu gibi durumlarda her birimin ihtiyacına yönelik karar almak yerine, ortalama kararlar ile sorunlar çözülmeye, iş süreçleri idare edilmeye çalışılır. Alınan ortalama kararlar gerçekte çözüm üretmek yerine, çalışanların motivasyonunu bozmaktan, onların yeteneklerini öldürmekten başka bir işe yaramaz.
Merkeziyetçi yönetim çoğunlukla elinde bilgi gücünü bulundurur. Bilginin yöneticilerin kullanması gereken bir özellik olarak düşünülür ve üstler astlara bilgi verme ihtiyacı hissetmezler. Astlarda bu gibi durumlarda bilgi saklama eğilimine girerler ve şeffaflık giderek azalır. Güç için bilgi önemli bir koz haline gelir merkeziyetçilik arttıkça bilgi saklama eğilimi daha da artar.
Otoriter bir lider tarafından yönetilen merkeziyetçi şirketlerde, çalışanlar tüm inisiyatifi lidere devreder, onun otoritesine boyun eğerler. Her şey liderden beklendiği için çalışanlar daha fazla katkı yapma ihtiyacı hissetmezler. Yaratıcı ve yenilikçi eğilimler giderek azalır, bir süre sonra büyüme eğilimi negatif bir görünüm çizer.
Tek elden yönetim çoğunlukla farklı sesleri kısar, liderin görüşü genele yayılır, her departmanın kendine has özellikleri yavaş yavaş yok olur ve onların sahip oldukları potansiyeli kullanma oranı giderek düşer. Merkeze yakın olanlar giderek etkilerini ve güçlerini arttırırlar, merkezden uzaklaştıkça çevre birimlerin etkisi büyük oranda azalır. Yöneten güç kazanırken, yönetilen güç kaybeder. Örgüte olan inanç azalacağı için iş gücü devir oranında artış gözlenir ve çalışan bağlılığı azalır.
Günümüzde şirketler çok farklı fonksiyonel birimlere ve iş yapma biçimlerine sahip. İş süreçleri eskiye nazaran çok daha karmaşık bir halde. Her gün yeni bir gelişmenin olduğu dünyada kesin doğrulardan bahsetmek oldukça güç. Bu nedenle şirketlerin merkezden yönetilmesi önemli bir hatadır. Merkez, geneli görebilse bile detaylarda kaybolur. Bir şirketi oluşturan her birimin elbette söyleyecekleri, yapacak katkıları vardır. Bu nedenle onların güce ve kaynağa ihtiyacı oluşur. Günümüzde kabul görmeye başlayan yönetim biçimi; merkezden yönetim yerine, yerinden yönetimdir.
Yerinden yönetim; çalışanların özerkleştirilmesi, çalışanların güçlendirilmesi, katılımcı bir yönetim anlayışı ve gücün kontrollü bir şekilde paylaştırılması ile olur. Sistem içinde her birimin şirket vizyonuna katkı yapacak stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Bunun için bir şirket ana yasası oluşturulmalıdır.
Günümüz rekabet koşullarında şirketler, her birimin ve her çalışanın yapacağı katkılara muhtaçtır. Onları görmezden gelmek ve ihmal etmek, sahip olunan iş gücü kaynağının kullanılmaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle yerinden yönetim anlayışının tesisi şirketlere önemli avantajlar kazandıracak ve çalışan etkinliğini arttıracaktır.
Yerinden yönetim, birçok sorunu kaynağında çözer şirketlere hız kazandırır. Çalışanların ve çevre birimlerin yönetime katılmasıyla fikir zenginliği oluşur, daha yüksek oranda isabetli kararlar alınır. Yenilikçi ve yaratıcı fikirler kendine yaşam olanağı bulur, bu da gelişmenin ve büyümenin önünü açar. Dünya şirketleri hızla merkeziyetçi anlayışı terk edip daha mobilize oluyor. Böyle bir anlayış, yerel şirketlerimize ciddi katkılar yapacak avantajlar sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder