Büyük emekler ile kendinize bir iş kurdunuz, işinizin başarıyla büyümesi için birkaç çalışan istihdam ettiniz.
Peki kusursuzca işleyen başarılı bir işyeri için ne yapmalısınız. Aslında öyle Microsoft gibi bir yapı kurmanıza, teknolojik yatırımlara, marjinal insan kaynakları uygulamalarına hiç gerek yok. Öncelikli olarak anlaşılması gereken bir işyerinin en büyük sermayesinin insan kaynağı olduğudur. Kurucular olarak istediğiniz kadar sermaye koyun yatırım yapın, o varlığı işletecek ve çalıştıracak olan insandır. Bir işyerinde kalite ve başarı insan ile başlar, kusursuzluğa giden yolda yatırım ve politikalarınız ancak doğru insanlar doğru yerlerde istihdam edildiğinde etkili olabilecektir.
Altın kurallarımıza şöyle bir göz atalım ve işe önce çalışan odaklı bir anlayışı benimsemekle başlayalım. Eskiden yöneticiler arasında çalışanların çalışmayı sevmediği gibi bir düşünce hakimdi. Günümüzde ise çalışanların çalışmayı bir yaşam felsefesi olarak kabul ettikleri bir düşünce hakim. Yeni anlayışa göre çalışanlar çalışmak, başarmak ve yükselmek ister. Bu onların kendilerini ifade etme biçimi, statüleri ile ilgili topluma mesaj iletme şeklidir.
İnsan nesilleri ve anlayışlar değiştikçe yönetim tarzının ve yapısının da değişmesi gerektiği açıktır. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan seri üretim sistemlerinde baskıcı, çalışanı her an denetim altında tutan bir anlayış hakimdi. Dikey bir organizasyon ve çok fazla bürokrasi vardı. Üstler ve ustalar sürekli, çalışanları ve yaptıkları işi kontrol etmek zorundaydı. Bugüne geldiğimizde ise durum çok farklı. Çoğu yönetici, astlarının yaptığı işi kontrol edecek kadar bile bilgiye sahip değil. Teknoloji hızla ilerliyor ve her gün yeni bir bilgi üretiliyor. Bu sebeple günümüz yöneticilerinin her bilgiyi takip edip öğrenmesinin imkânı yok. Bu sebeple çalışanların yaptıkları işin efendisi olmasına izin verilmelidir. Her çalışan kendi işinin patronudur. Onların sürekli başında dikilip kontrol etmeye çalışmak, çalışanlarınızı verimsiz kılmaktan ve mutsuz etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Günümüz, insanların kendi istekleriyle çalışmaya talip oldukları bir dönem. Onlar, çalışmak ve başarmak istiyor. Dolayısıyla zorla bir işi yaptırmanız ve verim almanız mümkün değil. Aşırı kontrol ve kuralcılıkla bir yere varamazsanız.
Elbette işlerin yürütümü için kurallar olacaktır ancak; bu kurallar herkes için geçerli, açık ve net, anlaşılabilir, amaca hizmet eden az sayıdaki kurallardan oluşmalıdır. Kurallarınız yasaklamak için değil, ortak bir kültür oluşturabilmek ve paylaşılan değerler yaratmak için olmalıdır. Özetle gereksiz kurallardan kurtulmalısınız.
Geçmiş dönemlerde nitelikli ve eğitimli insan sayısı azdı. Bilgi sahibi olmak iş ortamında güç ve otorite sahibi olmaktı. Bu sebeple bilgi paylaşılmaz, herkes kendi bildiğini kendine saklardı. Günümüzde ise eğitimli ve nitelikli insan sayısı çok fazla. Onlar bilgiye sahip olmak, paylaşmak ve gelişmek istiyor. Bilgi saklamak eski sistemlere ait ilkel bir anlayıştır. İş yerinizde bilgi üretin, paylaşın ve bilgiye erişimi kısıtlamayın. Bu, çalışanlarınızı daha çok geliştirecek ve onları mutlu edecektir. Bir bilginin saklanması, iş süreçlerinde karar alınmasını ve uygulanmasını yavaşlatır. Bu yavaşlık da rekabetin çok şiddetli yaşandığı pazarlarda ciddi anlamda kayıplara yol açar. Ayrıca açık ve şeffaf bilgi paylaşımı güvenilir bir iş ortamı yaratır. Bu da çalışan sadakatini olumlu yönde etkiler. Aksi bir durum adaletsizlik düşüncesini ortaya çıkaracağı için çalışan ilişkileri bundan olumsuz etkilenir.
Başarılı bir iş yeri yaratmanın başka bir kuralı ise çalışanlarınızın kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Geçmiş dönemlerde insanlar bir alanda uzmanlaşır ve yıllarca onlara o uzmanlık yeterdi. Bugün ise herkes kendisiyle yarışmak zorunda, günümüz iş süreçleri birden fazla uzmanlığı zorunlu kılıyor. İş yerlerinde nitelikli çalışan sayısının hızla artmasıyla birçok şirket artık kendi eğitim programlarını oluşturmaya başladı. Çalışanların ortaya çıkan eğitim talebine olumlu yaklaşmak, kariyer planlaması yapıp gelişim programları oluşturmak, şirketler için bir zorunluluk olarak gündem de olmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır, çalışanlara yapılan her yatırım, geri dönüşü olan bir yatırımdır.
İş yerlerinde çalışan bireyler, başkalarının istediği gibi değil, kendileri olmak isterler. Kendisini ifade edebilen, ön yargısız kabul gören bir çalışan her zaman fedakârlık yapmaya açıktır. Bu onların performansını daha da arttıracaktır. Kabul gören ve kendini ait hisseden her birey, uzun yıllar çalışmaya ve iş yerine bir şeyler katmaya istekli olacaktır. İnsanlara tanınan kendi olma özgürlüğü, içlerindeki potansiyel birikimi aktif hale getirecek, yaratıcı özellikler şirketlerin gelişimine katkı sağlayacaktır.
İş yerinizin bir felsefesi, bir vizyonu olmalıdır. Günümüzde birçok insan için değer üretmek ve bir amaca hizmet ettiğini bilmek, sermaye sahiplerine para kazandırmaktan çok daha önemlidir. Yapılan işin anlamlı bir seviyeye çıkması çalışanları daha fazla motive edecek ve onların mutlu olmasını sağlayacaktır. Kendisini bir amaca adayan çalışan yaptığı işe sadece zamanını değil, ruhunu da katacaktır.
Son altın kuralımız ise başarının ödüllendirilmesi ve çalışanın takdir edilmesidir. Başarmak ve yapılan işten gurur duymak her çalışanın istediği bir olgudur ve onlar bu çabalarının karşılığını görmek isterler. İş yerinizde çalışanlarınızın başarabileceği ve onların gurur duyacakları işler yapmaları için fırsat tanıyın. Başarma duygusu çalışan performansını arttırırken aynı zamanda yapılan işten alınan zevki de arttıracaktır. Birçok insan için gurur duyulacak işler yapmak para kazanmaktan daha önde gelmektedir.
Başarılı ve mükemmel bir işyeri yaratabilmenin doğasında çalışanı anlamak ve insana değer vermek vardır. Görüleceği üzere bahsettiğimiz altın kurallar çok fazla yatırım gerektirmeden sadece anlayış değişikliği ile uygulanabilmesi mümkün kurallardır. Sizlerde dikkate alacağınız bu altın kurallar ve küçük sihirli dokunuşlarla başarılı bir iş ortamı yaratabilir, çalışan verimliliğini ve performansını arttırabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder