İnsan aklını ve davranışlarını anlayabilmek, yönetim fonksiyonunun etkinliği için gereklidir. Bu nedenle insanı bilmek ve davranışlarına anlam vermek tarih boyunca birçok düşünürün ilgisini çekmiştir. Gerçek şu ki insan hakkında ne söylesek bu yeterli olmayacaktır, çünkü her insan ayrı bir dünyadır. Günümüz yöneticilerinin başarılı olabilmesi için analitik bilgi ve becerilerin yanı sıra artık çalışanların duygularını yönetmek te gelmektedir.
Önemli düşünürlerden Aristoteles, insanın akıllı bir hayvan olduğunu kabul etmiş, Platon ise insan aklını iki atın çektiği bir araba olarak yorumlamıştır. Burada atlardan biri asi huysuz hırçın, diğeri uslu asil efendidir. Atları kontrol eden at arabacısı ise insandır. Descartes ise insanı, akla sahip olan kutsal ruh ve mekanik tutkularla dolu beden olarak yorumlamıştır. Sigmund Freud, insan zihninin merkezinde ilkel duyguların ve arzuların üreticisi olan İd’den bahsetmiştir. Onun üzerinde ise akılcılığı temsil eden Ego vardır. İd’i dizginlemek ve akılcı yollara yönlendirmek ise Ego’nun görevidir. Günümüz bilim insanları ise insan aklını, nöro kimyasal yazılımlarla çalışan organik bir bilgisayar olarak yorumlamaktadır.
Son yıllarda insan beyni üzerine yapılan çalışmalar üç beyin teorisinin güç kazanmasına zemin hazırlamıştır. Buna göre ilk beyin, gelişimini milyonlarca yıl önce tamamlamış olan ve hayatta kalma, üreme, beslenme gibi temel dürtülere sahip olan sürüngen beyindir. Bu beyin sürüngenlerdeki beyin ile benzerlik gösterir; solunum, vücut ısısı, beden salgıları ve kalp ritmi gibi sistemlerden sorumludur.
İkincil beynimiz duyusal sistemlerden, insani yeteneklerden ve duygulardan sorumludur. Temelde sanatsal ruhu oluşturan itici güçtür. Hayallerimizin istek ve arzularımızın doğduğu yerdir. Öğrenilmiş bilgiler burada yer alır ve birçok işlevin otomatik pilotu olarak çalışır. Üçüncü beynimiz ise akılcı beyindir. Mantıksal kararlar, geleceğe yönelik planlar, hesaplamalar bu kısımda oluşur. Düşüncenin, aklın ve mantığın oluşmasına imkân tanır ve insanı diğer canlılardan ayıran özellikleri kazandırır.
İnsan kafasında bu üç beyin ile yaşar ve bu beyinler çevresel algıları doğrultusunda kendilerine has çıktılar üretirler. Bu üç beyin ürettikleri çıktılar doğrultusunda sürekli birbirlerini ikna etmeye çalışırlar ve kendilerine has görevleri yerine getirirler. Her insanda bu üç beynin büyüklüğü ve gelişmişliği farklılık göstereceği için herhangi bir durumda gösterilen davranışsal tepkiler de farklı olmaktadır.
İnsanın günlük davranışlarının büyük bir çoğunluğu bilinçli olmaktan daha çok duyusal ve otomatik süreçler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu keşif, nöropazarlama ve duyusal marka kavramlarının doğmasına imkân tanımıştır. Pek çok şirket bu keşfin avantajlarından yararlanmakta, duyusal beynimizi ve karar alma süreçlerimizi yönlendirmektedir.
Yönetimde Nöral yaklaşımlar hızla popülerleşmektedir. Günümüzde başarılı bir yönetimin yolu insanı anlamaktan geçmektedir. Bir işletmenin iç ve dış çevresinde yer alan insanın zihinsel süreçleri, şirketlerin ve markaların başarısında ciddi öneme sahiptir. Artık mevcut pazar rekabeti için geleneksel stratejiler yeterli gelmemekte, bilgi ile artan insan kalitesi için geleneksel yönetim anlayışı etkili olmamaktadır. Bu noktada zihinsel işlevlerin ve karar alma sisteminin yöneticiler tarafından göz önünde tutulması gerekmektedir.
Her şey kafamızın içinde olup bitmektedir. Bir ürünün tasarımından tüketimine kadar tamamen zihinsel süreçler; arzular, istekler, korkular, değerler, inançlar sürekli bizi etkisi altında tutmaktadır. Beş duyu ile algılayıp kafamızın içinde oluşturduğumuz dünyanın kuralları davranışlarımızı şekillendirmektedir. İnsan zihninin girdi birimi olarak beş duyumuzu kullandığımıza göre, davranışsal çıktıları kontrol edebilmek için duyusal girdilerin yönetsel stratejiler doğrultusunda kontrol altında tutulup yönetilmesi gerekir. Duyusal uyaranlar ve tetikleyiciler; renk, ses, koku, tat, doku gibi unsurlar bu amaçla kullanılabilir.
Üretilen mal veya hizmetin, yada insan yönetiminin iletişim dilinin %85 gibi bir kısmını duyusal uyaranlar ve tetikleyiciler oluşturmaktadır. Siz ne kadar da kelimeler ile bir şey anlatmaya çalışsanız da yaydığınız duyusal mesajlarınız kelimelerden çok daha etkili olmaktadır. Bu nedenle ister işletme yönetiminde ister güncel hayatta, nöral yaklaşımlar kendi başarınız için gündeminizde olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder